Dil ve toplum (II)

Posted by

Dil ve Yaşam

Bundan önceki yazımızda dil, üretim, yaşam alanı ve yaşam biçimi ilişkisini konu edinmiştik. Bu olgularla ilgili değerlendirmelerimizi Yusuf Ziyaeddin Paşa’nın hazırladığı sözlüğü temel alarak yapmıştık. İlk olarak 1894 yılında basılan bu sözlük, daha sonra M. Emin Bozarslan tarafından Latin harfleriyle hazırlanmış, sözcüklerin karşısındaki Arapça açıklamalar da Türkçeye çevrilerek, 1978 yılında “Kürtçe-Türkçe Sözlük” adıyla Çıra Yayınları tarafından basılmıştır. Daha önceki yazımızın devamı niteliğinde olan bu yazımızda ise giysi, yemek, kap-kacak, bina, süs-takı gibi maddi kültürün ürünleri ile ilgili sözcükleri ek olarak, manevi kültür alanına giren özel gün ve zaman adları ve renklerle ilgili bazı özel tanımlama ve adlandırmalara, insan ve hayvanlara ilgili tanımlama ve teşbihlere göz atacağız. En sonunda da daha çok bilimsel terminolojiye temel olabilecek insan vücudu, hastalık isimleri, gök cisimleri ile ilgili adlandırmaları ele alacağız.

Aşağıda sunacağımız kelimelerden de anlaşılacağı gibi Kürt toplumunun maddi ve manevi kültürü de içinde yaşadıkları toplumsal koşullar ve üretim tarzına göre biçimlenmiştir. Örneğin yiyecek isimlerinden giydikleri giysilere, kullandıkları kap-kacaktan barındıkları yapıların biçimlerine kadar bütün maddi kültür ürünleri yaşadıkları doğal ortamın ve üretim biçimlerinin izlerini taşıyor.

Yiyecek: avşile (ekşimsi pekmez), arvan (un), awar (helva), behîvter (yaş badem), benî (sucuk), bez (iç yağı), bêsîre (kuruk), biçrik (yağda kızartılmış ekmek), bijîreş (bir buğday çeşidi), binerd (şalğam), cacir (çeviz içi ve baldan yapılan bir tatlı türü), celaqî (kaynatılmış pekmez), çeqilmast (su karıştırılmış yoğurt), dewkîs (süzme ayran), goştî (kurutulmuş et), hevîrtirş (hamur mayası), hêkerûn (yağda yumurta), jajîrûn (çökelek, yağ ve undan yapılan bir yemek), qelî (kavurma)> qelîpîvaz (soğanlı kavurma), qelîsêl (sac kavurma, kelî (az tuzlu), kilor (bazlama), kozane (bir üzüm türü), lepetîr (dövme ile yapılan bir yemek), malêz (bulamaç), parêv (tandır kebabı), pişrûn (pilav), serbidew, serbidims, sêk (sirke), şebot (bir balık türü), şilêl (çavdar), tilolok (muhalebi)…

Yukarıda verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı üzere, Kürt yemeklerinde un, bulgur, dövme gibi buğdaydan elde edilen kuru gıdalar temel malzeme olarak kullanılıyor. Elbette bu tarım toplumu olmakla ilgili durum, yine süt ve süt ürünleri de yemeklerde kullanılan temel malzemelerden ki bu hayvancılığın gelişmiş olması ile ilgili. Aynı şekilde et de çok tüketilen bir yiyecek. Tatlıların temel malzemeleri ise ceviz, badem, incir, bal ve pekmez. Pekmez bağcılığın, bal ise arıcılığın gelişkinliğine delalet.

Giysiler: berkoş (önlük), canfes (ipekten elbise), çekbend (yelek), çetare (ipek elbiseler), çiftexas (patiska), deling (don), dijûn (bitlenmiş giysi), dugurd (iki katlı dokunmuş elbise), fisegur (yırtık elbise), gulgulî (güllü), kirtûpan (özensiz giysi), lop (kalın giysi), repal (yırtık-pırtık)…

Canfes, çetare, çiftexas, dugurd gibi giysiler Kürtlerde kumaş dokumacılığının ve terziliğin gelişmişliğini gösteriyor.

Kap-kacak: çerxetûn (tava), den (küp), dercaw (el bezi, derxûn (tencere kapağı), destîcer (su testisi), dol (kova), vêl (geniş ağız kap), gadoş (topraktan yapılan bir tür kap), garing (öküzlerin pisliğini almak için kullanılan kap), kod (ahşap kap), kovik (huni), rimbêşik (küçük tencere), simkot (maşraba)…

Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere, Kürtlerde topraktan ve ahşaptan kap-kacak yapma geleneği var. Bunların yanında metal kapların varlığı demirciliğin de geliştiğini gösteriyor.

Ev ve yapı ile ilgili sözcükler: berkaz (pencere), çilmêre (kapının dayanağı), derben (kapının kulpu), derçik (eşik), derence (merdiven), xicîk (bağ evi), koçak (küçük direk), mered (geniş pencere), menzel (oda), derîzan (kapı önü), dergeh (geniş kapı), avrêj (hela), alûle (sokak), kêzîn (kanalizasyıon)…

Yukarıdaki sözcükler Kürtlerin kent ve köy yaşamına ve barındıkları yapıların özelliklerine ilişkin önemli bilgiler içeriyor.

Özel gün ve zamanlarla ilgili adlandırmalar: betirpêr (dört gün öncesi ), betirpêrar (iki yıl öncesi), cehzera (arpanın sararma zamanı), cigur (Kürtlerin bir mesire günü), demdemî (geçici), gibîse (Şubat ayının 29 gün çektiği yıl), gît (kışın en soğuk günleri), guhnêr (dağ keçisinin çiftleşme zamanı), hingorî (gün batımından yatma zamanına kadar olan zaman dilimi), qûnax (bir günlük yürüyüş mesafesi), kêrakî (Pazar gününün bir adı), mêjû (tarih), paşîv (akşam yemeğinden sonraki yemek), şeşek ( Ramazan Bayramı’ndan sonraki altı günlük oruç), zîp (26’tan 5’a kadar olan uğursuz günler).

Maddi kültür yaratıları gibi soyut kültürel olgular da toplumsal yaşamın etkisi altında biçimlenmiştir. Cehzera, cigur, gît, guhnêr gibi adlandırmalar toplumun doğa ile güçlü ilişkisini gösteriyor. Şeşek, zîp gibi sözcükler ise Kürtlerin inançlarına ilişkin bilgiler içeriyor.

Aynı şekilde insan ve hayvanların özellikleri ile ilgili adlandırmalar da bu maddi kültürün ve yaşam biçiminin etkisi altındadır. Aşağıdaki tanımlama ve isimlendirmeler bunu gösteriyor:

İnsan ve hayvanların tanım ve tasviri ile ilgili adlar: bale (ahmak), bexîl(cimri), belakir (belalı), bextûr (kötü bahtlı), bireş (zavallı), bitir (akranlarından daha fazla gelişmiş olan insan yada hayvan), cir>cirnexweş (sevimsiz), çelûz (fazla soru soran, her şeyin deşen kişi), çençûz (cimri), çepel (pis, kirli), çiste (eli çabuk, uyanık kişi), çîqal (çelimsiz hayvan), çopîk (saf kişi), devmirî (konuşmaktan aciz kişi), devnerm (konuşması tatlı esprili kişi), degel (esprili, insanları güldüren kişi), dexwer (güçlü kimse), destkîsî (gizli yardım), destbûrî (insanların söz ve yaptıklarından incinmediği kimse), eletewş (saçma, yararsız iş veya kişi) enrok (çabuk sinirlenen), finûnî (hilebaz), fistoqî (çok gezen, başıboş kimse), fortek (kendini öven kişi), virker (yalancı), vizek (yan çizen kimse), virtoqî (kötü davranışlı kimse), gazindok (çok şikayet eden kimse), goran (düşük seviyeli kimse), hetîk (rezil), hîz (ahlaksız), hogir (cana yakın, yakın arkadaş), xeberbezîn (haber dolaştıran), xêrxwaz (iyilik isteyen kişi), xêrnedî (gün görmemiş kişi), xêrnexwaz (iyilik istemeyen kişi), xumal (kendi işini kendi yapan kişi), xwazxwazok (çok istekte bulunan kimse), jêhatî (yetenekli), qabilcewab (hazır cevap), qarqarok (çok bağıran kimse), kaw (kendini beğenmiş), kevne (güngörmüş), kerbokî (her şeye üzülen-kızan kişi), kirêt (pis), kovan (gam, üzüntü), kok (yakışıklı), korîzan (kavrama yeteneği kıt kimse), kulb (çok yiyen), lepok (gülünç duruma düşecek kadar değişiklik gösteren kişi), malker (işini iyi yapan, malına sahip çıkan kişi) malevîn (malını seven kişi), melaq (iki yüzlü), mûdî (kindar), pespeqele (şakacı), pespende (değersiz, saygıyı hakketmeyen kişi), pespor (çok konuşan), pêsîrtengî (darlık, sıkıntı), pitat (çok konuşan), rastgo (doğrucu), rikoyî (inatçı, öfkeli), rûgirtî (şımartılmış), sexî (eli açık, cömert), sifto (kirli, pis), sisto (işe yaramaz), şaşxapîn (dini görünüşü ile insanları kandıran kişi), şehbaz (mutlu), şehreza (yetenekli, iş bilen), şepal (alımlı, yakışıklı), şeşo (altı parmağı olan kişi), şût (göz açık, çalışkan), tefarîk (Bir köyde yaşayan ancak aslen o köyden olmayan kişi), terlan (iyi, yakışıklı), toranî (çalışmayı sevmeyen, sürekli gezmek isteyen kişi), totirne (uzun boylu, geniş omuzlu kişi), tukme (güçlü kuvvetli), lavlavok (insanlara yalvaran kişi)…

Örneklerde de görüleceği üzere insan ve hayvanlara ilişkin niteleme ve teşbihler toplumun yaşam biçimi ile uyum halinde, aynı zamanda insanların derin gözlem yeteneğini gösteriyor. Canlılar hem görünüşlerine hem de davranışlarına göre tanımlanıp adlandırılmış.

Bahsi geçek sözlükteki bazı sözcükler ise bilim ve eğitim çalışmalarına dayanak olabilecek nitelikte. Bu sözcükler insan anatomisi ile ilgili adlandırmalar, hastalık isimleri ve gök cisimleri ile ilgili sözcüklerdir.

Anatomî: boqil (Ayağın dizden topuğa kadar olan kısmı), cendek (cenaze/ ceset), çaq (bacak), çempil (kolun parmak ucundan koltuk altına kadar olan kısmı) gilar (gıdı)), hinav (karın kısmındaki iç organlar), lep (kol)> lepik (eldiven), navik (göbek), pehnî (topuk), pişik (akciğer), sêvanok (oyluk kemiği), simsil (bel kemiği), sorîçik (yemek borusu)…

Nexweşî: bûkik (arpacık), cedew (hayvanların sırtında çıkan yaralar), balûr (ellerde ve ayaklarda çıkan nasır), gamirok (yeni doğan bebeklerin yakalandığı bir hastalık), gunoyî (yumurtalıklarında şiş bulunan erkek), hawî (yarı deli), xurê (çiçek hastalığı), kirnas (çiçek hastalağı geçirip yüzü delikli olan kimse), kotî (cüzzam hastalığı), mazbir (koyun ve keçilerin tırnaklarında görülen bir hastalık), mîzel(çişini tutamayan, geceleri altını ıslatan kimse), navêş (karın ağrısı), penceşêr[1] (bir tür cüzzam hastalığı), serceh (bir at hastalığı), sorik (kızamık), tabir (sıtmalı kişilerin iyileşmesi için onlara büyü yapan kişi), tawî (sıtmalı), teplû (insanı kendine geçiren bir hastalık), tihnûşik (ense kökü ağrısı)…

Gökyüzü ve gök cisimleri ile ilgili adlar: kadiz (samanyolu), hîvik (hilal), pêwir (Zühre/ Venüs yıldızı), tavehîv (mehtap), term (Büyükayı Takım Yıldızı)…

Ayrıca bazı özel renk adları ve süs ve takı isimleri de sözlükte kendine yer bulmuş.

Süslenme ve süs eşyası: kil (sürme)>kilçov (sürme çubuğu), kildan (sürnelik), ristik (kolye), soravik (kadınların yüzlerine sürdüğü kırmızı makyaj malzemesi)…

Özel bazı renkler: cûn (maviye çalan beyaz renk), çûr (kumsal), sorboz (kırmızıya çalan beyaz renk)…

Bu sözlükteki sözcüklerin çeşitliliği bu dilin yaşamın bütün alanlarında kullanılan, zengin bir söz dağarcığına sahip olduğunu gösteriyor. Doğa ve doğal yaşama ilişkin derin gözlem insan ve hayvanlarla ilgili niteleme ve adlandırmaların çok geniş bir yelpazede yer almasını sağlamış. Kürtler nasıl yaşadıkları doğal habitatlarında geliştirdikleri üretim araçlarıyla giysi, barınma, beslenmeleri için gerekli giyecek, yiyecek ve barınakları yaratmışlarsa, aynı şekilde derin gözlem gücü konuştukları dilin imkanlarını kullanarak kendi yaşam biçimi ve yaşam ortamına uygun insan ve hayvanlarla ilgili teşbih, tasvir ve niteleme sözcükleri üretmişlerdir.

İnsan ve hayvan anatomisi, gökyüzü ve gök cisimleri ile ilgili kök sözcüklerin çokluğu bu dili kullanan bilim insanlarına temel bilimsel terimlerin türetilmesi için gerekli imkânı sağladığını söyleyebiliriz. Bunun için gerekli olan tek şey, bu dilin gelişmesi için özgür bir çalışma ortamının ve bu alanda çalışma yapacak bilim insanlarının yetişmesi için gerekli eğitim kurum ve kurumlaşmasının sağlanmasıdır.

Kaynakça:

[1] Adı geçen sözlükte bir tür cüzzam hastalığı deniyorsa da bugün artık “penceşêr” sözcüğü “şêrpence” formu ile birlikte kanser anlamında kullanıyor.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir